|
 |
Adıyaman Dedikleri Ne güzel Gelom Gidom Demeleri Zey dedigin cemikli aş yedigin bi baskadır Adıyaman
diyarında
|
 |
|
 |
NemRuT ve KaraKus TepeSı
Nemrut (Kommagene Krallığı) (Adıyaman-Kahta) |
Toros Dağları’ndaki çeşitli yolların Adıyaman’da birleştiği noktada bulunan
Kommagene Krallığı, Suriye’nin kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda
Fırat Nehri’nin çevrelediği, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Gaziantep illerini kapsayan geniş bir
alana yayılmıştır. Yunanca "Genler Topluluğu" anlamına gelen Kommagene, isminin de çağrıştırdığı
gibi, Grek ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktır.
İÖ 1. yüzyılda kurulan Kommagene Krallığı İ.S. 72 yılına kadar bu bölgede egemenliğini
sürdürmüştür. Yazılı belgelerde İ.Ö. 850 yılında görülen krallığın ismi o dönemlerde
Kummuh olarak geçmektedir. Asur egemenliğinden kurtulmasıyla birlikte bağımsızlığın
ilan eden Kommagene’nin bu dönemine ait ilk yazılı belgeler de ilk kez I. Antiochos dönemine aittir. I. Antiochos
Kommagene’nin en önemli kralıdır. Antiochos yeni bir din kurmayı planlamış, batılıların,
yani Yunanlıların dini ile Doğulu Perslerin dinini birleştirmeyi amaçlamıştır. Böylece
bir dünya dini yaratacak, Nemrut Dağı’nı onun merkezi yapacak ve bu dinin buradan tüm dünyaya yayılmasını
sağlayacaktı. Kendisi de bu sayede tüm dünyaya hükmedecek ve ölümsüzlüğe kavuşacaktır. Bu nedenle
kendisini Tanrı ilan etmiştir. Adıyaman’ın 103 km doğusundaki Antiochos’un tümülüsü
ana kaya üzerine kırma taşların üst üste yığılmasıyla oluşturulmuştur. Tümülüsün doğu, batı
ve kuzeyinde ana kaya düzleştirilerek teraslar haline sokulmuş, doğu ve batı teraslarına tanrı
heykel ve kabartmaları yapılmıştır. Nemrut Dağı’ndaki kutsal alanda heykellerin dışında
birçok da kabartma bulunmaktadır. Batı terasında bulunanlardan ilginç olan biri de aslan kabartmasıdır.
Gezegenlerin dizilişleri incelendiğinde, bunun Kommagene’nin I. Kralı Mithradates’in taç giydiği
geceye; İÖ 109 yılının temmuz akşamına denk geldiği görülmektedir. Nemrut Dağı’nın
2.150 metrelik zirvesindeki aslanlı horoskop, bilinen en eski horoskoptur. Aslanın üzerinde 16 ışından
oluşan 3 adet yıldız vardır ve bunlar Mars, Merkür ve Jüpiter gezegenlerini temsil etmektedirler. Aslanlı
horoskop gök cisimlerinin bir anlık konumunu gösterir. Önümüzdeki 25.000 yıl içerisinde bir daha yaşanmayacak
bir ana tanıklık edilir. Güneşin, etkisi azalan ışığının altında çıkan
yeni ayın ve onun hemen üzerinde Kral yıldızı olarak bilinen Regulus yıldızının güçlü
parıltısı yüzleri aydınlatır. Önceki gecelerde Jüpiter, Merkür ve Mars gökyüzünde adeta krallara
layık bir geçiş töreni sergiler. Tüm bu seremoni bittikten sonra Kommagene halkı tanrılarının
yeni krallarını ziyarete geldiklerine inanarak evlerine dönerler. İlk yapımında 55 m. yükseklikte
olan tümülüsün bugünkü yüksekliği 50 m., çapı 150 metredir.Nemrut Dağı’nın en üst noktasına
Kommagene Kralı 1. Antiochos kendisi için görkemli bir anıt mezar, mezar odasının üzerine kırma taşlardan
oluşan bir tümülüs ve tümülüsün üç tarafını çevreleyen kutsal alanlar inşa ettirmiştir. Tümülüs,
Kral 1. Antiochos’un onuruna düzenlenen törenler için etrafı 3 terasla çevrilmiştir. Doğu, batı
ve kuzey terasları olarak adlandırılan bu alanlardan doğu ve batı teraslarda; bir sıra izleyen,
blok halinde 8 yontma taşın üst üste oturtulmasıyla oluşturulan 8-10 metre yüksekliğinde görkemli
heykeller, kabartmalar ve yazıtlar bulunmaktadır. Heykeller, bir aslan ve bir kartal heykeliyle başlar ve aynı
düzende son bulur. Burada aslan yeryüzündeki gücü, tanrıların habercisi olan kartal ise gökyüzünün gücünü sembolize
etmektedir. Heykeller her iki tarafta da şu şekilde sıralanmıştır: Kral 1. Antiochos (Theos);
Fortuna (Theichye-Kommagene-Tanrıça) Zeus (Oromasdes); Apollo (Mithras-Helios-Hermes), Herakles (Ares-Artagnes). Buradaki
yazıtlarda Antiochos’un anne tarafından Büyük İskender’den (Yunan-Makedonya), baba tarafından
da Darieos’dan (Pers) geldiği yazılıdır. Böylece Antiochos, atalarından gelen etnik farklılığı
birleştirmiş, bu nedenle de tanrı heykellerinin yüzünü doğuya ve batıya çevirmiştir. Ayrıca
tanrı heykellerinin isimleri Grekçe ve Pers dilinde yazılmıştır.
Antiochos, Nemrut Dağı’nın 2.150 metre yükseklikteki zirvesinde yapımına başladığı
görkemli kutsal alan ve mezar anıtını bitiremeden ölmüş, mezar anıtı da yarım kalmıştır.
Nemrut Dağı’ndaki Kutsal alanın doğu ve batı yamaçlarında teraslar üzerinde Antiochos’un
yaptırdığı heykeller ise, Nemrut’un sert hava koşullarına rağmen yüzyıllarca
ayakta kalmıştır. Antiochos bu kutsal alanı teraslar halinde tasarlamıştı. Kutsal kabul
edilen teraslarda yer alan heykellerin bir sıra halinde olduğu görülmektedir. Buradaki tanrılar, hem Doğu,
hem de Batı tanrılarını temsil ediyor ve bu nedenle iki ayrı isimle anılıyorlardı.
Yüzleri doğuya ve batıya çevrili Pers ve Yunan tanrıları ayrıca Kral Antiochos’un bu iki kültürü
birleştirme amacını da simgeliyordu. Antiochos yaptırdığı heykellerin arka yüzüne 200 satırdan
oluşan vasiyetini yazdırmıştır. Yazıtta, kendinden sonra gelecek kralları tapınağı
güzelleştirmelerini istiyor, ibadet için gelenleri övüyor, kötü niyetlilere de beddua ediyordu. Bunun yanı sıra
Antiochos, kutsal alanı ziyarete gelenlerin en iyi şekilde ağırlanmasını istiyor, onlara rahiplerin
en iyi şaraplarını sunmalarını emrediyordu. Burada yapılacak törenlerin çok renkli geçmesi için
de müzisyenleri görevlendiriyordu. Ne var ki Antiochos’un bütün içtenliğine karşın bu vasiyetinin yerine
getirilemediğini antik kaynaklardan öğreniyoruz. Nemrut Dağı, Adıyaman’ın Kahta ilçesinin
Karadut köyünde, dünyanın sekizinci harikası olarak tanınan, tepesinde küçük kırma taşların
yığılmasıyla oluşturulmuş konik bir tümülüsün bulunduğu, 2150 m. Yüksekliği, on metreyi
bulan heykelleri ve metrelerce uzunluktaki kitabeleri ile UNESCO Dünya Kültür Mirasında da yer almaktadır.
|
|
 |
 |
 |

Adıyaman Tarihi
TARİHÇE
Adıyaman, tarihin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biridir. Adıyaman Palanlı Mağarasında
yapılan incelemelerde kent tarihinin M.ö. 40.000 yıllarına kadar uzandığı anlaşılmıştır.
Yine Samsat-Şehremuz Tepe'deki tarihi bulgulardan M.ö. 7.OOO yılına kadar Paleolitik, M.O.
5.000 yıllarına kadar Neolitik, M.Ö. 3.OOO yıllarına kadar Kalkolitik ve M.O. 3.0OO-1.200 yıllan
arasında da Tunç Çağı dönemlerinin yaşandığı anlaşılmıştır. Bu
dönemde bölge Hititlerle Mitannilar arasında el değiştirmiş ve Hitit Devletinin yıkılmasıyla
(M.Ö. 1.200) karanlık bir dönem başlamıştır. M.Ö. 1.2OO'den Frig Devletinin kuruluşu olan M.Ö.
750 yıllan arası dönemle ilgili olarak yazılı kaynağa rastlanmamıştır. Ancak; bu dönemde
yöre, Asur etkisine girmeye başladığından, Samsat'ta bulunan Asur etkili mühürler ve Kahta Eskitaş
Köyünde bulunan Hitit Hiyeroglifi ile yazılmış kitabeler, Anadolu'daki tarihi silsilenin ilimizde de aynen
devam ettiğini, göstermektedir. Bu dönemde Adıyaman ve çevresinde Hitit Devletinin yıkılmasıyla ortaya
çıkan Geç Hitit şehir devletlerinden biri olan Kummuh Devleti hüküm sürmüştür.
M.Ü. 9OO-70O yılları arasında yöre Asur etkisinde kalmakla birlikte, Asurlular tam olarak
egemen olamazlar. 6. yüzyılın başlarından itibaren yöreye Persler hakim olur ve yöre Satrap'lar (Valiler)
eliyle yönetilir. M.O. 334 yılında Makedonya Kralı Büyük iskender'in Anadolu'ya girmesiyle Pers'ler hakimiyetini
kaybetmiş ve M.ü. 1. yüzyıla kadar yörede Makedonyalı Selev-kos Sülalesi hüküm sürmüştür. Bu sülalenin
gücünün zayıfladığı sıralarda, Kral Mithradetes l Kallinikos Kommagene Krallığının
bağımsızlığını ilan etmiştir (M.O. 69).
Başkenti Samosota (Samsat] olan Kommagene Krallığı, egemenliğini MS. 72'ye kadar
sürdürmüş, bu tarihte yöre Roma imparatorluğunun eline geçmiş ve Adıyaman Roma imparatorluğunun Syria
(Suriye) Eyaletine, 6. Lejyon olarak bağlanmıştır. Roma imparatorluğunun 395 yılında Batı
ve Doğu Roma olarak ayrılmasıyla, Adıyaman Doğu Roma imparatorluğuna katılmıştır.
643 yılından itibaren bölgeye İslam akınları başlamakla birlikte İslam hakimiyeti ancak
670 yılında Emevi'lerle kurulabilmiştir. 758 yılında ise, II, Abbasi komutanlarından Mansur
Ibni Cavene'nin hakimiyetine girer. 926 yılına kadar Abbasi hakimiyetinde kalan H'de bu tarihte Hamdanüerin egemenliği
başlar. 958 yılında yöre yeniden Bizanslıların eline geçer.
1114-1181 yıllan arası yöreye Türk akınları olur. 1204-1298 yılları arasında
Samsat ve yöresini Anadolu Selçukluları ele geçirir. 1230 ve 1250 yıllarında Moğol saldırılan
yaşanır. 1298'de yöre ve bölge Memlüklerin eline geçer. 1393 yılında Adıyaman bu kez de Timurlenk
tarafından yağmalanır.
Büyük bir istikrarsızlığın olduğu Orta çağ boyunca Adıyaman Bizans, Emevi,
Abbasi, Anadolu Selçukluları, Dulkadiroğullan arasında el değiştirmiş ve nihayet Yavuz Sultan
Selim'in Iran seferi sırasında 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Osmanlı topraklarına katılan Adıyaman, başlangıçta merkezi Samsat'ta bulunan bir Sancakla Maraş
Beylerbeyliğine bağlıyken, Tanzimat’tan sonra bir kaza olarak Malatya'ya bağlanmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan 1954 yılına kadar eski idari yapısı
korunarak Malatya'ya bağlı kaza konumunda olan Adıyaman 1 Aralık 1954 tarihinde 6418 sayılı
Kanunla Malatya'dan ayrılarak müstakil il haline gelmiştir.
KRONOLOJİ
M.Ö. 40000- M.Ö. 7000 |
Paleolitik |
M.Ö. 7000 - M.Ö. 5000 |
Neolitik |
M.Ö. 5000 - M.Ö. 3000 |
Kalkolitik |
M.Ö. 3000 - M.Ö. 1200 |
Hititler |
M.Ö. 1200 - M.Ö. 750 |
Asurlular |
M.Ö. 750 - M.Ö. 600 |
Frigler |
M.Ö. 600-M.Ö. 334 |
Persler |
M.Ö. 334-M.Ö. 69 |
Makedonlar |
M.Ö. 69-M.S. 72 |
Kommagene Krallığı |
72-395 |
Roma imparatorluğu |
395-670 |
Doğu Roma (Bizans) |
670-758 |
Emeviler |
758 - 926 |
Abbasiler |
926- 958 |
Hamdaniler |
958 –1114 |
Bizanslılar |
1114 –1204 |
Eyyubiler |
1204 –1298 |
Anadolu Selçuklular |
1298 –1516 |
Memluklular |
1516 –1923 |
Osmanlı imparatorluğu |
ADIYAMAN ADININ KAYNAĞI
Adıyaman isminin menşeyi hakkında çeşitli rivayetler vardır.
Birinci rivayete göre; Perre şehrinde cereyan ettiği belirtilen bir olaya bağlanmaktadır.
FARRİN yada PERRE olarak bilinen şehirde PUT’ a tapan bir babanın yedi oğlu, babalarında evde
olmadığı bir gün bütün putları imha ederek ALLAH’ın (Hz. İsa’nın söylediği
gibi) bir olduğunu kabul ve ilan ederler. Putperest baba durumu öğrenince yedi oğlunu da öldürür. Babaları
tarafından öldürülen yedi kardeşin hatırasına Farrin (Perra=Pirin)’ de bir manastır yaptırılır.
Bu olaydan ötürü de şehre Yedi Yaman adı verilir. Yedi Yaman zamanla Adıyaman şekline dönüşür.
İkinci rivayete göre; Adıyaman şehrinin ortasında yaptırılan Mansur’un
kalesi olarak bilinen kale’ ye halk, Hısn-ı Mansur ismini vermiştir. Hısn-ı Mansur isminin
menşeyi hakkında iki ayrı rivayet mevcuttur. Kaynaklarda VII. yüzyılda buraya gelen Emevi komutanlarından
Kays kabilesine mensup Mansur. Ca'vene'ye izafetle bu ismin verildiği rivayet edilmekte ise de başka bir rivayete
göre bu ismin Abbasi Halifesi Ebu Cafer El-Mansur'un adından gelmektedir. Zamanla halk arasında telâffuz şeklinin
de değişmesiyle “HÜSNÜ MANSUR” olarak bu şehrin ismi değiştirilmiş olmaktadır.
Üçüncü rivayete göre; Adıyaman şehrini doğu, batı ve güney yönlerinde derin vadiler çevirmiştir.
Bu vadilerin yamaçları zengin meyve ağaçları ile kaplı olduğu gibi, şehrin çevresinin de meyve
ağaçlarıyla kaplanmış olmasından dolayı güzel vadi anlamında olan “VADİ-İ
LEMAN” (Güzel vadi) kelimesinin söylenişi zamanla değişmiş ve halk arasında “ADIYAMAN”
şekline dönüşmüştür. Ancak, Hısn-ı Mansur yani Hüsnü Mansur ismi 1926’ ya kadar resmi ad olarak
kalmıştır. 1926 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararları ile şehrin ismi tekrar ADIYAMAN
olarak değiştirilmiştir.
ADIYAMAN VE ÇEVRESİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Adıyaman ve çevresinde yapılan arkeolojik kazılar ve yüzey araştırmaları
bu şehrin tarihinin paleolitik döneme kadar uzandığını göstermiştir.
İnsanlık aleminin Toplayıcılık ve Avcılık Dönemi
adını verdiğimiz kültür evresinin de izlerini taşıyan, büyük medeniyetlere beşiklik eden Adıyaman,
100 yıldan bu yana dünya arkeologlarını meşgul eden bir araştırma alanı haline gelmiştir.
Yöredeki arkeolojik kazılarda bulunan Paleolitik (40.000) ve Neolitik dönemlere
ait çakmak taşından yapılmış el baltaları, delici ve kazıcılar, obsidiyenden yapılmış
ok uçları, pişmiş toprak parçaları; Kalkolitik döneme ait pişmiş topraklardan yapılmış
kaplar ve objeler, Erken Tunç çağına ait madeni eserler; Demir çağına ve Helenistik döneme ait taş
ve pişmiş topraktan eserler, Roma dönemine ait kandiller, çeşitli kaplar, heykeller ve taş eserler, Bizans
dönemine ait küp ve diğer seramik çeşitleri; Abbasiler dönemine ait altın ziynet eşyaları, Selçuklu
ve Osmanlı dönemine ait sırlı seramikler, vazolar, cam eserler; mühürler, yüzük ve bilezikler, insan ve hayvan
figürleri gibi daha birçok arkeolojik eserler, Adıyaman ve çevresinin tarihi zenginliklerini ortaya koymaktadır.
Adıyaman ve çevresinin tarihi zenginliklerinin eskiden beri bilinmesi bölgenin
son yüz yılarda birçok yerli ve yabancı bilim adamı, seyyah tarafından araştırılmasına
neden olmuştur.
ESKİ ÇAĞDA ADIYAMAN
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında
kalan havzadaki Adıyaman, Gazi Antep, Şanlı Urfa, Siirt, Şirnak, Batman ve Mardin illerini içine alan
topraklardaki sulama ve enerji üretimine yönelik bir proje gerçekleştirilmiştir. Bu proje kısa adı GAP
olan Güneydoğu Anadolu Projesi’dir. Bu proje çerçevesinde, su altında kalmış antik yerleşim
bölgelerinde arkeolojik araştırmalar yapılmıştır.
Coğrafi konum itibariyle Güneydoğu Anadolu Bölgesi, güneyde Mezopotamya,
doğuda İran, kuzeyde doğu Anadolu ve Kafkasya, batıda Orta Anadolu bozkırları arasında
yer alan bir orta bölgedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi yaylaları, sözü edilen bölgeler arasında
binlerce yıl önce parlayıp sönen eski medeniyetlerin bir kavşak yeri olduğu için insanlık tarihi
boyunca eşi az görülen medeniyetlere sahne olmuştur (ERZEN,Afif: Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Tarih
Anatolia and Urartions-Ankara 1984 s.7).
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Tarih öncesi çağlarda yaşayan
insanların ihtiyaçlarını karşılayacak elverişli bütün özelliklere sahipti. Su kaynakları,
doğal kaya sığınakları, çayır ve ormanlık alanları ile zengin av hayvanları insanları
en eski çağlardan beri bu bölgeye çekmiş olmalıdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bu
elverişli özellikler, avcılık ve toplayıcılıkla geçimlerini sürdüren insanlara çok olumlu yaşama
ortamı sunmuştur. Bu ortam bölgede bir çok medeniyetin filizlenmesi sonucunu doğurmuştur.
|
|
 |
 |
 |

Adıyaman Bölgesindeki Eskiçağ Yerleşmeleri
Paleolitik Yerleşmeler
Paleolitik kültürü meydana getiren insanlar mağaralarda yaşıyorlardı.
Bu insanlar için avcılık kültürel gelişimin ilk devrelerinde en önemli aşamalardan biriydi. Bölgede bulunan
bol miktardaki av hayvanı insanların düşüncesine ve sosyal yaşantısına yön veren etkenlerden
biri olmuştur. Adıyaman-Malatya karayolu üzerinde bulunan PALANLI KAYAALTI SIĞINAĞI işte böyle bir
paleolitik dönem yerleşmesidir.
Adıyaman Samsat Şehramuz Tepesi ve Çevresi Yerleşmeleri’nde
yine paleolitik dönem kalıntıları bulunmaktadır. Bölgede ayrıca Kung Kıracı Tepesi, Ziyaret
Tepesi ve Kemşak Tepesi gibi yerleşim yerleri de vardır.
Adıyaman yöresinde Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Dönemini yansıtan
yerleşme yerlerinin başında, bugün Atatürk Barajı gölü sahası içinde kalan Samsat (Samosata Höyüğü)
gelmektedir. Ayrıca Kommegene Krallığı’nın başkentliğini yapmıştır.
Keza Tille Höyük yörenin diğer önemli bir höyüğüdür.
Adıyaman bölgesi Helenistik ve Roma Dönemi eserleriyle ün yapmış
bir bölgemizdir. Bu kalıntıların en önemlisi Eski Kahta Köyünün yanındaki 2150 m yüksekliğinde Nemrut
Dağı’nın üzerindedir. Toros Dağları ile Fırat Nehri arasındaki yöre, Helenistik ve
Roma çağlarında Kommagene olarak adlandırılır.
Kommagene M.Ö. I. yüz yıl başında Selevkoslar soyuna son veren iç
savaşlar sırasında I. Mithradates Kallinikos tarafından bağımsız bir krallık olarak
kurulmuştur. Antikçağ’ daki adı Nymphaios olan bugünkü Kahta Çayı üzerindeki Eski Kahta Köyünün
yanında yer alan Arsameia kentinde, antik kentin kuruluşunu anlatan yazıtlara rastlanmıştır.
Bu kentin 3 km güneybatısında Kahta Çayı’nın bir kolu olan Cendere Çayı’ndaki güzel köprü,
sütunlar üzerindeki Latince bir yazıta göre Roma döneminde dört Kommagene kenti tarafından yaptırılmıştır.
Antitorosların bir uzantısı olan Nemrut Dağı’nın
2150 m yükseklikteki zirvesinde bugün herkes tarafından bilinen ve Geç Helenistik Devirden kalma tapınaksal mezar
anıtı, yeryüzünün en değerli kültür varlıklarından biri olarak kabul edilmiştir. Bu anıt
ve çevresi 1987 yılında UNESCO nezrindeki “İnsanlığın Kültür Mirası” listesine
alınmış 1988 yılında da Türk Hükümeti tarafından Milli Park ilan edilmiştir.
Roma dönemi eserleri arasında kaya mezarları da bulunmaktadır. Adıyaman
Kahta İlçesi Eskitoz (Ancos) Köyünün doğusundaki Fırat vadisinde yamaç boyunca kalker kayalara oyulmuş
pek çok mezar bulunmuştur. Ancak bunlar Atatürk Barajı suları altında kalmıştır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde özellikle Adıyaman ve Gaziantep yöresinde
kurulmuş olan ilk devlet Kommagene (M.Ö.69-M.S.72) Krallığıdır. Bölgede Selevkos hakimiyetini İran’daki
Parth’ların (M.Ö.240-85) hakimiyeti takip eder. Parthlar sınırlarını Fırat boylarına
kadar genişleterek Diyarbakır’ı ellerine geçirdiler. Ancak M.S.226 yıllarına kadar ellerinde
tutabildiler (OKTAY Akşit,“Roma İmparatorluk Tarihi” İstanbul 1985).
ORTA ÇAĞDA ADIYAMAN
Adıyaman ve çevresi M.S.395 yılından itibaren Doğu Roma İmparatorluğu’
nun (Bizans Devleti’nin) egemenliği altındayken İslam akımlarına maruz kalmıştır.
Hz. Ömer’in halifeliği döneminde (634-644) Adıyaman ve çevresi Müslüman
Arapların eline geçmiştir. Aba Ubeyde, Halid Bin Velid, Sait Bin Ebi Vakkas ve İyaz Bin Ganm gibi tanınmış
islam komutanlarının katıldığı savaşlar sonucunda 638 yılında bu bölge İslam
topraklarına katılmıştır.
Adıyaman ve çevresi bir süre Müslümanlarla Bizanslar arasında sınır
bölgesi ve çekişme konusu olur. 670 yılında Emevi komutanlarından Mansur Bin Cavena Adıyaman’ı
ele geçirir. Bu komutanın Adıyaman şehrinin ilk yerleşim alanı içinde kalan bugünkü Adıyaman
Kalesini yaptırdığı rivayet olunur.
M.S. 758 yılında Abbasi halifesi Ebu Cafer Mansur tarafından Emevi
egemenliğine son verilir. Böylece Adıyaman ve çevresine Abbasiler hakim olurlar.
M.S. 1066 yılında Selçuklu komutanlarından Gümüştekin, Adıyaman
şehrini (Hısn-ı Mansur-u) ve çevresini ele geçirir; ancak iç karşılıktan dolayı geri çekilir.
1071 Malazgirt Muharebesi’ni izleyen 1082 yılında Hıns-ı Mansur (Adıyaman şehri), tekrar
ele geçirilir ve Abbasi hakimiyeti sona erer. Selçukluların egemenliği altında kalan Adıyaman ve çevresi
Haçlı Savaşları’nın etkisi altında kalarak geçici olarak el değiştirir. Adıyaman
ve çevresi1114-1204 tarihleri arasında Eyyubilerin kontrolü altına da girmiştir. Anadolu Selçukluların
1298 yılında Moğolların istilasına uğrar; iç karışıklık yaşanır.
Bu durum 1339 tarihine kadar devam eder. 1339 tarihinde Adıyaman ve çevresi, Dulkadıroğulları Beyliği’nin
kurulmasından bir süre sonra Dulkadıroğulları’ nın egemenliğine girer. 1398’ de
Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt yöreyi ele geçirirse de Doğu Anadolu’ya egemen
olan Timur tehlikesi nedeniyle geri çekilir. Sonuçta Adıyaman ve çevresi tekrar Dulkadıroğulları’nın
eline geçer.
YENİ ÇAĞDA ADIYAMAN
1515 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun hükümdarı
Yavuz Sultan Selim, İran seferi dönüşünde Dulkadiroğulları Beyliği’nin egemenliğine son
vererek, Adıyaman ve çevresini topraklarına katar. Böylece Adıyaman’da Osmanlı İmparatorluğu
dönemi başlamış olur.
Adıyaman ve çevresi Osmanlı yönetimine girdikten sonra, sınır
boyu olmaktan çıkar. Bunun sonucu olarak savaş, baskın ve istila korkusundan kurtulur, huzura ve sükuna kavuşur.
Osmanlı yönetiminin Türk aşiretlerini belli yörelerde oturmaya mecbur eden iskan (yerleşme) politikasından
dolayı, Anadolu’nun diğer yerlerinde olduğu gibi bu yörede de zaman zaman isyanlar meydana gelir; ancak
bu isyanlar bastırılır.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE ADIYAMAN
Milli Mücadele Döneminde:
Milli Mücadele döneminde Adıyaman düşman işgaline uğramayan
yöreler arasında yer alır.
Adıyaman Şehrinin Kuruluşu ve Adının Kaynağı:
Adıyaman şehrinin yeri, ne zaman ve nasıl kurulduğuna dair kesin
bir kayda rastlanmamıştır. Adıyaman şehrinin ilk çekirdeğini oluşturan yerleşim alanını
şehrin 5 km. kuzeydoğusunda bugünkü Örenli Mahallesi olarak ifade edilen PERRE (Pirin) adı ile ortaya çıktığı
ve bunun Neolotik döneme kadar uzandığı kesinlik kazanmıştır. Perre (Pirin) şehri Kommagene
Krallığı döneminde önemi kazanmış ve dönemin önemli şehirlerinden biri olarak tarihte yerini
almıştır.
Eskiçağın sonu, ortaçağın başlangıcında Perre
(Pirin) şehri terk edilerek, 5 km güney de Girik köyü veya şimdiki kalenin bulunduğu yerde şehir yeniden
kurulmuştur. Bizans Devleti zamanında şimdiki yerin inşa edildiği izlemini vermektedir. Çünkü, 634
yılından sonra Arap Müslümanlarca bu bölge istila edildiğine göre, şehrin kuruluşunun 634 yılından
önce gerçekleşmiş olması gerkmektedir.
Adıyaman adının nereden geldiği hakkında çeşitli rivayetler
vardır.
Birinci rivayet: Perre şehrinde cereyan ettiği belirtilen bir olaya bağlanmaktadır.
FARRİN yada PERRE olarak bilinen şehirde PUT’ a tapan bir babanın yedi oğlu, babalarında evde
olmadığı bir gün bütün putları imha ederek ALLAH’ın (Hz. İsa’nın söylediği
gibi) bir olduğunu kabul ve ilan ederler. Putperest baba durumu öğrenince yedi oğlunu da öldürür. Babaları
tarafından öldürülen yedi kardeşin hatırasına Farrin (Perra=Pirin)’ de bir manastır yaptırılır.
Bu olaydan ötürü de şehre Yedi Yaman adı verilir. Yedi Yaman zamanla Adıyaman şekline dönüşür.
İkinci rivayet: Adıyaman şehrinin ortasında yaptırılan
Mansur’un kalesi olarak bilinen kale’ ye halk, Hıns-ı Mansur ismini vermiştir. Zamanla halk arasında
telâffuz şeklinin de değişmesiyle “HÜSNÜ MANSUR” olarak bu şehrin ismi değiştirilmiş
olmaktadır (SUCU, M.1985.s.12).
Üçüncü rivayet: Adıyaman şehrini doğu, batı ve güney yönlerinde
derin vadiler çevirmiştir. Bu vadilerin yamaçları zengin meyve ağaçları ile kaplı olduğu gibi,
şehrin çevresinin de meyve ağaçlarıyla kaplanmış olmasından dolayı güzel vadi anlamında
olan “VADİ-İ LEMAN” (Güzel vadi) kelimesinin söylenişi zamanla değişmiş ve halk
arasında “ADIYAMAN” şekline dönüşmüştür. Ancak, Hıns-ı Mansur yani Hüsnü Mansur
ismi 1926’ ya kadar resmi ad olarak kalmıştır. 1926 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararları
ile şehrin ismi tekrar ADIYAMAN olarak değiştirilmiştir.
ADIYAMAN' IN İDARİ TARİHÇESİ
Dulkadiroğullarından Osmanlı İmparatorluğu’na
geçen Adıyaman şehri, önce Kahraman Maraş (Zülkadriye) Eyaleti sınırları içinde yer alır.
İlk yıllarda (1519-1530) Samsat sancağına bağlanır. 1531’ den sonra da Elbistan sancağına
bağlanır. 1841 yılında Adıyaman şehrinin ilçe merkezi olduğunu görüyoruz. Şehrin,
vali adına görev yapan bir memur yani kaymakam tarafından yönetilmeye başladığını görüyoruz.
Ancak tarihi belgelerde “Kaymakam”sözcüğüne rastlanmamıştır. 1849 yılında sancak
haline getirilerek Diyarbakır’a bağlanmıştır. Bu tarihten itibaren Besni, Kahta ve Siverek
ilçelerinin de Adıyaman sancağına bağlandığını görüyoruz. 1859 yılında bu
defa Malatya sancak olunca, Adıyaman tekrar ilçe haline dönüştürülür. Bu durum, Adıyaman’ın resmen
il merkezi olduğu 01.12.1954 tarihine kadar devam eder.
Söz konusu yasayla Adıyaman il olmuştur. 22.06.1954 tarih ve 6414 sayılı
yasa ile Kahta, Besni, Gerger ve Çelikhan ilçeleri ile birlikte 16 bucak da Adıyaman'a bağlanmıştır.
Daha sonra 7035 sayılı kanunla 01.04.1958 tarihinde Gölbaşı, 01.04.1960 tarihinde Samsat, 09.05,1990 tarihinde
09.05.1990 tarihinde 1664 sayılı yasayla Tut ve 1991 yılında ise Sincik ilçe merkezine dönüştürülmüştür.
Bugün Adıyaman’a bağlı 8 ilçe merkezi bulunmaktadır.
|
|
|
|
|
 |