







Ahmet Kayadan bir siir
Titrek bir mum alevinin havaya biraktigi
bulanik bir is, Ve goz gozu gormez bir sis degildik biz. Beni bilimle anla iki gozum, felsefeyle anla, ve tarihle yargila.
Bal
degildir olum bana, Idam gül degildir bana, Geceler cok karanlik, Gel dusumdeki sevgilim, Ay isigi yedir bana...
Ah
ben hasrete tutsagim hasretler tutsak bana, Biyigimdan gul sarkmaz, biyik birakmak yasak bana, Mahpus bana,sus bana,
yagli irmek boynuma, Sevgili yerine koynuma idamlar alir idamlar alir yatarim, Ve sonra sabirla beklerim...
Bulutlari
cekersiniz ustumden, sucsuzlugumun yargilayicilarini yargilarsiniz ve o guzel gelecegi getirirsiniz bana...
Ölum
tanimaz iste o zaman sevgim, tirnaklarimi gecirip topragin sirtina, dogrulurum gozlerimde gunes gocer ve cicekler ekersiniz,
cicekler ekersiniz topragima...
Duygu bana oyku bana, Roman gibi her an bana, Hucremde yalnizim gel, Gel
dusumdeki sevgilim, Soyunup hazirlan bana.
Biraz sonra asmaya goturecekler beni, Biraz sonra dalimdan koparip
oldurecekler beni, Hoscakalin sevdiklerim dort mevsim yedi kita mavi gok, Butun doga hoscakalin...
Hoscakalin
sevdalilar cocuklar, universiteliler, genc kizlar, sonsuz uzay gezegenler ve yildizlar hoscakalin...
Hoscakalin senfoniler
oyun havalari sevda turkuleri ve siirler, Bigdelerimizin ve seslerimizin yankilandigi sehirler, daglarinda yurudugumuz
toprak, yalin ayak eylem adimlariyla gectigimiz nehirler hoscakalin...
Hoscakalin agiz tadlari sicak corbam cayim sigaram,
havalandirma siram, banyo siram, kelepce siram, parkami kazagimi eldivenlerimi ayakkabilarimi ve kalemimi ve saatimi ve kavgami
biraktim sevgili dostlar, hoscakalin, hoscakalin...
Dostum bana, sevdam bana, Solugunu gecir bana, Uyku tutmuyor
gozum, Anilar siraya girdi, Gel anne sut icir bana...
Hoscakalin anilarimi biraktigim insanlar, mutlulugu
icin dovustugum insanlar, yedi bolge dort deniz yedi iklim 67 sehir okullar, mahalleler, kopruler, tren yollari, deniz kiyilari,
balikci motorlari, takalar, asfalt yollari boyunca dizilmis fabrikalar, ve isciler, ve koyluler, hoscakal ulkem hoscakal anne,
hoscakal baba, kardesim, hoscakal sevgilim, hoscakal dunya, hoscakalin dunyanin butun halklari...
Sinirli olmayan bir
mekana, sinirli olmayan bir zamana gidiyorum ben, en sevdi halimle, en yasayan halimle gidiyorum dostlarim....
Hoscakalin,
hoscakalin...
Beni yasamimla sorgula iki gozum, beni yuregimle, beni ozumle, beni bilimle anla, beni felsefeyle
anla, beni tarihle anla...
Ve, oyle yargila...
Tüm DosTLaR İçin Gelsin... By End
AHMET
KAYA ANISINA

Demek Şimdi Gidiyorsun |
|
Demek şimdi gidiyorsun; Yazdığımız
son şiir, öyle yarım kalacak!. Demek şimdi gidiyorsun; Kuşlarımız acıkacak, Saksılarımız
artık sulanmayacak!. Demek öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp Aynanın sahtekar
yüzüne, - Oy benim yaralım - Demek şimdi gidiyorsun; Beni böyle toz gibi dağıtıp Merdivenlerin
dibine!.
Her şey tamam, diyorsun, git... Beni viran bir şehir gibi terket.. Haydi git! Dışarısı
ispiyon.. dışarısı ihanet.. Seni bir gören olmasın, Dikkat et!..
Dostlukmuş..
ölüme yürümekmiş.. Üstüne titremekmiş.. Vefaymış!.. Aşk dediğin, zavallı bir kapıyı,
Duvara çarpıp çıkıncaya kadarmış... Bana komaz deyip, Sancını bir kilo rakıya
gömsen de gece yarıları, - Oy benim yaralım - Asıl sancı, uyandığında Bütün
odaları boş görünce koyarmış!.
Gitmek istiyorsun, git... Bir savaşçı asla vedalaşmaz!.
Durma git! Dışarısı dinamit.. dışarısı enkaz!. Şunu cebine koy, Ne
olur ne olmaz...
Eylül mağdurlarıydık, Kimsemiz yoktu... Yaralarımız aman vermiyordu
canımıza.. Kimseye kıymamıştık oysa, Masumduk... Rahatsız etmiyordu bizi bu
yalancı tarih! Yırtılan bir pankart gibi, Şehirlerin ortasına çığ düşürdüyse
öfkemiz; - Oy benim yaralım - En az bir karıncanın yüreği kadar, Namuslu ve çalışkandı
ellerimiz!.
Artık bitti, diyorsun, git... Kırılsın kapı-çerçeve, kırılsın
bu cam! Sorma git! Dışarısı panik, dışarısı izdiham!. Biliyorum, seni
vuracaklar bu akşam...
Ne çok fire verdik üst-üste; Ne çok arkadaş yitirdik Bu tozlu yolculukta...
Kimliği tespit edilmemiş, Ne çok ceset vurdu, Zeytin güzeli akşamlarımıza!. Büyük
ütopyalar ve büyük dağlar gibi İçerden çürümüşüz meğerse.. - Oy benim yaralım - Her gelen
ölüm yazmış, Her giden ayrılık işlemiş, Bu talihsiz gergefimize...
Kendini arıyorsun,
git.. Aptal bir hayat kur, İçinde beni barındırmayan.. Kalma, git! Dışarısı
barut, dışarısı gardiyan!. Yine bir tek ben olurum, sana parçalanan...
Demek şimdi gidiyorsun;
Sonunda bizi de çökertiyor Bu kancık zelzele!. Demek şimdi gidiyorsun; Yıkılan bir duvar
gibi Ömrime devrile-devrile... Demek mecburi istikametlerin, Ayrılığı gösteren o adaletsiz
kavşağında; - Oy benim yaralım.. maralım! - Demek şimdi gidiyorsun, Ve bana bir
tek seçenek kalıyor: Güle-güle!.. güle-güle!..
Beni öldürüyorsun, git.. Kalmasın sende kahrım,
kalmasın derdim.. Bakma, git! Kafamı yumruklayıp Ardın sıra ağlarsam, namerdim... |
İşte Gidiyorum |
|
Belki son bir şey
söylemek isterdin birilerine Dert etme... Ben söyledim işte senin yerine
İşte gidiyorum... Karşılıksız
bir aşka kurban ettim ömrümü! İşte gidiyorum, Toprak alsın benim de bu hazin öykümü...
İşte
gidiyorum... gurbet yorgunu gövdemi, Çukura kim indirecek? İşte gidiyorum, Bu menfur cinayeti, şimdi
çıkıp kim üstlenecek?
Çürüdü gözlerim, Çürüdü yüreğim, bu yağmurlu şehirde. İşte
gidiyorum, Beni kaldırın, hicran kalsın teneşirde.
Size, yüzyallardır sesini kaybetmiş
Bir türkü söyleyecektim; Ve bir yayla rüzgarı şefkatiyle Kirpiğinizin ucundan öpecektim...
Bir
masum türküydü sadece Yüz binlerce mağdurun gönlünde; Belki söyleriz hep birlikte Belki... mahşerin
birinci gününde.
Nasıl sevmiştim hepinizi, Nasıl böyle oldu akıbetim? Ve nasıl çöle
döndü, O benim gül-gülistan memleketim?
İşte gidiyorum, Hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız.
Ben başımı verdim, sizinse İnsafsız bir linç oldu karşılığınız.
İşte gidiyorum, Penceresiz bir dünyanın bilinmez labirentine... İşte gidiyorum, Saçlarındaki
yıldızları artık koparabilirsin anne!
Sonunda kaptırdım gönlümü Ölüm denen o kaypak
türküye. Ve işte kurtuldun benden Şen olasın ey sevgilim; Türkiye!
Elbet benim de vardı,
Kendime ve yurduma dair umutlarım. Belki bıraktığım yerden sürdürür; Dostlarım,
karım ve çocuklarım...
Çatladı yüreğim, çatladı sazım. Demek ki böyleymiş yazım.
Sizlere armağan olsun Sizlerden ödünç aldığım bu yürek sızım.
Bu nasıl
hapis Tanrım Sabah-sabah bu ne hikmet, bu ne sis? Kalbime son mermiyi sıkmak Sana mı düştü,
ey güzel Paris?
İşte gidiyorum, Kalmadı söyleyecek son bir sözüm. Dediğiniz gibi olsun
be! Dediğiniz gibi olsun gözüm!
İşte gidiyorum, Tükenmişti inancım, bu nankör hayata
dair. Belki benim için birkaç mısra döktürür Hayaloğlu diye bir şair!.. 
|
|