İsmail ÖZTÜRK Şark Köşesi Hakkında Bilgi
Günümüzde toplumlar, çağı izleyen bir gelişim ve değişim içindedir. Bu gelişim, dolayısıyla
beraberinde getirdiği değişim, toplumların kültürlerine de yansımaktadır. Bu anlamda kültürün
toplumsal dinamiklerine bağlı bir değişim, olumlu izlenim olarak değerlendirilebilir. Ancak günümüz
Türkiye’sinde bu gelişim ve değişime, kültürel anlamda, pek doğru oluştuğu söylenemez.
Sözgelimi, geleneksel kültürün ürünü olan ve el sanatı (etnografik eşya) olarak nitelenen giyim-kuşamdan mutfak
araç-gereçlerine, beşikten müzik aletleri yapımına, çeyizlik eşyadan değişik günlük kullanım
eşyalarına, çok geniş bir yelpazede yeralan eşyaların bir çoğu, günümüzde işlevlerini yitirirken,
bazıları da ya kaybolmuş ya kullanımdan kalkmış yada işlevlerini yitirirken, bazıları
da ya kaybolmuş ya kullanımdan kalkmış yada işlev değiştirmiştir. El sanatı ürünlerinin
üretimi ise geleneksel işlevleri dışında, turizmin talep ettiği yönde gelişmektedir. Bu anlamda
üretimi yapılan el sanatı ürünlerin bir bölümü, geleneksel ürünlere yeni görünümler kazandırılarak yada
işlev değiştirilerek yapılırken, bir bölümü de yeni tasarımlar olarak piyasaya sürülmektedir.
Kültürel devamlılık açısından, geçmişte yaygın biçimde, geniş kitlelerin günlük gereksinmesine
yanıt veren bir çok el sanatı ürününün, toplumların yaşamından bir bir kopmaları, bunların
yerini alanlarla, kaybolanların ilişkilendirilmelerini gerekli kılar. Çünkü kültürel değişme ile
birlikte günlük yaşamdan işlevlerini yitirdikleri için çekilen yada işlev değiştirerek yeni görünümler
kazanan bu el sanatları ürünler de değişme sürecine girmekte ve sonuçta o da değişmektedir.
Günümüzde yüksek gelire ve yarattığı ileri teknolojiye sahip ülkeler, hızlı değişimin,
değiştirme tutkusunun insan üzerindeki etkisinin farkına vardılar. Bugün ileri teknoloji ürünü olarak
günlük yaşamda kullanılan birçok araç-gereç, makine vb. üretimler, gelişmiş ülkelerce üretilip toplum
yaşamına sokuldu. İleri teknoloji ürünlerinin yerini aldığı ve toplum yaşamında kullanımdan
kalkan ürünler de müzelerde günümüz insanının bilgisine sunuldu. Bu süreç uzun bir dönemde yaşandı. Oysa
ülkemiz insanları bu değişimi üreterek yaşamadığı, değişimin hız kazandığı
bir dönemde, söz konusu teknolojik ürünleri satın aldığı için, eskiden kullandıkları, günlük
yaşamlarında önemli bir yeri olan kültürün maddi ürünlerinin sonraki kuşaklara iletilmesinin gereğinin
farkına geç vardılar.
İnsanların günlük yaşamlarını kolaylaştırmaya yönelik üretilen eşyaların geçmişine,
yani kültür tarihi boyutuna bakıldığında; insanların bu eşyaları günlük yaşama kazandırırken,
yenileri üretildiğinde, eskilerini bir köşeye atarken, onlara sahip olurken ve kullanırken, eşya-insan
ilişkisine fazla önem verilmediği dikkati çeker. Bir başka anlatımla, kültürün maddi ürünleri veya etnografik
eşya olarak nitelenen, tamamen insan gücüne dayalı, basit araçlarla üretilen ve günümüzde endüstriyel nesnelere
dönüşen, günlük kullanım eşyalarının yapımında ve sahiplenmesinde, insanlarca oluşturulmuş
değerlerin (halkbilimsel bilgilerin) gerektiği gibi önemsenmediği gözlenir. Oysa insanlık paleolitik çağdaş
günümüze doğa ile savaşımında, kültür tarihi açısından önemli olanı, insan yaşamını
kolaylaştırıcı bir çok eşya üretmiştir. Bu dönemde, özellikle endüstrileşme sürecinin yaşandığı
yakın tarihte, saf kültürlerin yerini melez kültürlerin aldığı kaygan zeminler oluşmuş, dolayısıyla
kimlik arayışları da hızlanmıştır. Günümüzde ise adına bilişim/bilgi çağı
denilen yeni bir geçiş dönemi yaşanmaktadır. Özellikle son on yılda hızlı sosyo-ekonomik ve
politik gelişmelerle dünyanın bloksuzlaşmaya doğru gittiği; tarihin sonu, endüstriyel toplumun sonu
gibi kavramların tartışıldığı bir dönem yaşanıyor. Ayrıca yeni milliyetçilik,
yerellik-evrensellik, yoksulluk, işsizlik, toplumsal kutuplaşma, marjinalleşme gibi yeni sembolik ve politik
şekilde iç içeyiz.
Böyle bir kargaşa içinde dünyada farklı toplumların insanları ötekilerini tanımak, onlardan bir
şeyleri kendi mekanlarında bulundurmak istemektedirler. Turizm olgusu da bu istekte önemli rol oynamaktadır.
Bu çalışmada, yukarıda belirtilmeye çalışılan yaklaşımla, el sanatları ve
turizm kavramlarının ilişkisi “Turizmde Değerlendirilen Bazı El Sanatı Ürünler”
başlığı altında ele alınırken, karşılaşılan sorunlara eleştirel
gözle bakılmaya, ayrıca turistik amaçlı bazı üretimler, İzmir’deki örnekleriyle tanıtılmaya
çalışılacaktır.
El Sanatları adı altında toplanan ürünler, genellikle yerel özellikli, doğal ham maddelerden, el becerisi
ve basit aletlerle, belli bir gereksinmeyi karşılamak amacıyla üretirler. Toplumdaki işlevi nedeniyle,
geleneksel kesimle yakından ilgili olan ürünlerin, el sanatı olarak nitelenmesi, bu ürünlerin sanatsal yönünden
çok, üretim çevresi ve ürünün toplumdaki işlevi ile yakından ilgilidir. Bu demektir ki; el sanatları adı
altında toplanabilen ürünler adlarını hem üretim tekniğinden hem de üretim çevresinden almaktadır.
Bu üretimin özellikleri arasında; az gelişmiş teknoloji kullanımı, geleneksel malzemeyle yapılmış
işlevsel eşya olması sayılabilir. Ayrıca bu işlevsel ürünlerin yapımında yazılı
bir kural yoktur. Ancak, ürünlerin yapım tekniğinde ve ürünün çeşitlenmesinde (işlevsel biçim almasında)
geleneği vardır.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de, geçmişten günümüze insan yaşamında iki öğe,, bir yandan manevi
gereksinimler, öte yandan işe yararlılık ve gerekli olma birbirinden ayrılmamıştır. Bu
bakımdan el sanatı ürünler; toplumun geleneksel yaşamıyla olan bağının korunduğu bir
alan olması açısından, geleneksel öğelerin halkalarından olma durumunu korumaktadır. Bu yönüyle
el sanatı ürünlerin günümüzde değer kazanması, onun özündeki değişimden çok, toplumdaki teknolojik
değişimden ve gelişmiş endüstriden uzak kalmış olmasındandır. Bunun bir göstergesi
olarak; gelir düzeyi yüksek kesimin evlerinin bir köşesini “şark köşesi” yapma isteği gösterebilir.
Ülkemiz, toplumdaki değişime, gelişime koşut olarak, giderek atölyelerin fabrikalara dönüştüğü
ve kırsal kesimde yaşayan ülke nüfusunun %80’lerden %60’lara inerek kentleşmenin arttığı
bir dönemden geçerek bu günlere gelmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında el emeği üretimleri niteleyen terimler
artık değişmeye başlamış, 1930’lu yıllarda kullanılan köylü el sanatları,
köylü ailesinin el işçiliği, ev sanayi gibi terimler, yerini 1940’lı yıllarda, el sanatları
ev sanatları çarşı sanatlarına, 1960’lı yıllarda el sanatları, küçük sanayi ürünleri
gibi terimlere bırakmıştır.
1960’lı – 1970’li yıllarda turizmin önemsenmesine koşut olarak turistik eşya, turistik
hediyelik eşya, turistik el sanatları gibi kavramlar konuşulmaya ve bu alana bazı bilim çevrelerinin dikkati
çekilmeye başlanmıştır.
Günümüzde kültürün maddi ürünleri olarak, çeşitli el sanatı örnekleri, kültür tarihi açısından önemini
korurken, bu alanda yapılan adlandırmalarla da yoğun bir kavram kargaşası oluşturmaktadırlar.
Sözgelimi, köylü el sanatları, halk sanatları turistik el sanatları, turistik-hediyelik el sanatları,
geleneksel Türk el sanatları gibi adlar kullanıldığında, el emeğine dayalı, basit araçlarla,
genellikle doğal hammaddelerden yapılan ürünler akla gelmektedir.
Cumhuriyet dönemi de ülkemizin geçirdiği değişim sürecine koşut olarak bir çok dalda olduğu gibi,
el emeğine dayalı üretime ve bu tür üretim sonucu elde edilen ürünlere el sanatı üretimi ve el sanatları
terimlerinin kullanılması, ürünlerin insan emeği yoğun çalışmayla oluşturulmaları
ve tek örnek olmalarından kaynaklanıyor. Bu genelleme hemen hemen bütün dünya ulusları içinde geçerlidir. Ancak
günümüzde, artık birçok bilim dalının uğraşı alanı içine giren el sanatları, geçmişte
olduğu gibi bazı meraklıların elinde koleksiyon parçası olmaktan öteyle bir sanat dalı olarak
görülmektedir.
Turizm ise çeşitli sorunların yaşandığı bir sektördür. Baş zorluk, gelişmişlikten
kaynaklanmaktadırlar. Bu anlamda turizm sektörü, farklı sektörlerle iç içedir. Birbirleriyle ilişkili olan
bu sektörler, sağladıkları yararlar yanında, yarattıkları dar boğazları da beraberinde
getirmektedir. Sözgelimi; turizm hizmetlerinde tüketilen beslenme, tanıtıma veya kullanıma yönelik ürünler;
diğer bazı sektörün ürünleri gibi ham veya yarı mamul değil, tüketiciye sunulmaya hazır, mamul ürünlerdir.
Ayrıca bu mamul ürünler; seçkin bir kitleye doğrudan sunulmaktadır. Bu da turizmin hizmetine sunulan ürünleri,
insan kalitesine bağımlı hale getirmektedir. İnsanlar ise, çok değişik değerler taşımaktadır.
Turizm de mevsimlere göre değişim göstermektedir. Dolayısıyla, mevsimlik hazırlık iyi yapılamazsa,
sonuç almakta güçleşmektedir.
Günümüzde, dünya nüfusunun hızla artışı, endüstrileşmeye koşut olarak, doğal kaynakların
tükenişi, çevre kirliliği gibi konular yanında, ikibinli yıllara yönelik ön görülen 600 milyar dolarlık
turistik harcamadan alabilmek için yapılan girişimler arasında, el sanatı ürünlerin de yer aldığı
dikkat çeker.
Turizm sektöründe, tarih, coğrafya, kültür ve sanat gibi alanlarda tüketim söz konusudur: Bu da, ülkenin varolan kültür
değerlerini tanıtım hizmeti olarak, turizmin emrine sunmayı gerektiriyor. Bu bağlamda, turizm sektöründe,
devlet ve özel kuruluşlarla, el sanatı ürünleri yapan kesimin işbirliği ile üretilen hizmete gereksinme
vardır. Çünkü, toplumun geçmişine yönelik kültürel birikim özelliği olan, çoğu yerel gereksinmeleri karşılaşmak
amacıyla, geleneksel anlamda üretilen, el sanatı, ürünler, ticari nedenle ülke tanıtımına ve ekonomisine
katkı amacıyla pazara çıkartılıyor. Dolayısıyla, bu anlamda el sanatı ürünlerin tanımı
iyi yapılmalıdır. Bu tanım iyi yapılamazsa, ulusal anlamda yozlaşmaya neden olabilir.
Ülkemiz açısından bu konuda önemli bir unsurda gelişmiş ülkelerin insanlarının geleneksel
anlayış içinde konuk edilmek istenmesidir. Bunun sonucu geleneksel anlamda sunulan hizmet, güçlükleri de birlikte
getirmektedir. Bir başka deyişle, kültürel değerler turizmin pazarına sunulurken, sunulan ürünün yada
hizmetin, kendi yapısı içinde varolan değerleri de zorlanıyor. Sözgelimi, kültürel animasyonlar da olduğu
gibi. Sonuçta turizm alanındaki istekle, sunulan hizmet çoğu zaman kesişmiyor.
Günümüzde, gelişmiş toplumlar tüketim toplumu olarak adlandırılmaktadır. Tüketim toplumunda, çağdaş
ürünlerin hızla gelişip yayıldığı, büyük kentlerde yaşayan insanların ömürlerinin
çoğunun yollarda geçtiği, çağdaş yaşamın getirdiği stresin insanları geleneksel zevklerden
uzaklaştırdığı bir kültürel ortamda üretilen ürünler ve değerler tüketilmektedir.
Bu anlamda bakıldığında, dünya genelinde olduğu gibi, Türkiye’de el sanatı adı
altında turistik anlamda piyasaya sürülen bazı ürünler, yozlaşmanın, bozulmanın örnekleri olarak
yansıyabilmektedir. Bu olumsuzluklara karşın, ülke genelinde kaliteli kültürel ürünlere yatırım yapabilmekte,
yerel özelliklere sahip geleneksel el sanatı ürünler, çağdaş insanın gereksinmesine cevap verecek biçimde
pazara sunulabilmektedir.
Her alanda olduğu gibi turizm alanında da hızlı üretim ve artan talep, el sanatı ürünlerin çeşitlenmesine
neden olmuş ve talep artışı el sanatlarının kalitesine de etki etmiştir. Böylece günümüzde,
Türkiye’de, turistik hediyelik eşya adı altında, Türk el sanatı ürünlere yeni işlevler kazandırılmıştır.
Turizmde unutulmaması gereken önemli bir konu da kültürel yaklaşımların sektöre katkıda bulunduğudur.
Bu katkı, hem tanıtım, hem de ekonomik olmaktadır. Bilindiği kadarıyla, dünyanın en çok
turistik kabul eden kıtası Avrupa’dır. Bunun kültürel göstergeleri de vardır. Sözgelimi; Paris’te
82, Kopenhag’da 80 müze bulunmaktadır. Müzeler, ulusların tarihsel, kültürel ve sanatsal varlıklarının,
bir başka deyişle, geçmişte oluşmuş değerlerinin günümüzdeki göstergeleridir. Müzeleri gezenler,
müzenin ait olduğu ulusun geçmişi ve günümüzdeki birikimlerine ilişkin bilgi edinirler. Kısaca söylemek
gerekirse müzeler, farklı ulusların insanlarının birbirlerini tanımalarına, sevmelerine katkı
sağlarlar.
Sonuç olarak, el sanatı ürünlerin pek çoğunun Türkiye’de önemli işlevleri olduğu, bu nedenle
ülkemizin özellikle kırsal kesiminde, geleneksel anlamda, ihtiyaç için üretildiği bilinmektedir. Bir başka
deyişle el sanatlarının, Türk toplumunun günlük yaşamının ve kültürel değerlerinin göstergelerinden
birisi olarak, toplumumuz için çok değerli ve üretimin de yaşamın bir parçası olduğu söylenebilir...
Bu anlamda Türkiye’nin değişik yörelerinde yapılan el sanatı ürünlerin, kültürel birikim olması
nedeniyle kültür tarihi açısından önemi yadsınamaz. Yine Türkiye’de el sanatları alanında kapsam,
tanımlama, adlandırma ve yozlaşma konularında bir kavram kargaşası yaşandığı
da bilinmektedir. El sanatı ürünlerin kültür tarihi açısından önemi nedeni ile, kaybolması, kaybolmaya
yüz tutması yada çağdaşlaştırma adına yapılan girişimlerle değişime uğraması,
bu alanda (koruma ve onarım yanında) müzeciliğin geliştirilmesini de beraberinde getirmektedir.